Edebiyat ve Yazar Yazar edebiyat

Son Yazılar - Admin: Yazarlife

Atatürk'ün Türk Ordusuna Son Mesajı

Hiç yorum yok
Ankara Hipodromunda yapılan geçit resminden önce Başbakan Celâl Bayar tarafından okunmuştur.

Zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber uygarlık nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!

Memleketini en buhranlı ve zor anlarda eziyetten, felâketlerden, belâlardan ve düşman işgâlinden nasıl korumuş ve kurtarmış isen cumhuriyetin bugünkü verimli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silâh ve araçları ile donatılmış olduğun halde görevini aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.

Bugün, cumhuriyetin onbeşinci yılını devamlı artan büyük bir rahatlık ve kudret içinde kavrayan büyük Türk milletinin karşısında kahraman ordu, sana kalpten teşekkürlerimi sunar ve bildirirken büyük ulusumuzun övünme duygularını da dile getiriyorum.

Türk vatanının ve Türklük toplumunun şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan oluşan görevini her an yerine getirmeye hazır olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inanç ve güvenimiz vardır. Büyük ulusumuzun orduya verdiği en son sistem fabrikalar ve silâhlar ile bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir kendini fedâ etme ve yaşamayı değersiz görmekle her türlü görevi yerine getirmeye hazır olduğunuza eminim.

Bu inançla kara, deniz, hava ordularımızın kahraman ve deneyimli komutanları ile subay ve erlerini selâmlar ve övgülerimi bütün ulus karşısında bildiririm.

Cumhuriyet Bayramı’nın onbeşinci yıldönümü hakkınızda kutlu olsun. 29 Ekim 1938


Sorun Anla(şıl)mamak Değil Yanlış Anla(şıl)mak

Hiç yorum yok
Biriyle veya bulunduğunuz ortamdaki kişilerle iyi geçinmek iyi de bu her zaman olmayabiliyor işte. Başkalarının çıkarları sizinkilerle çakıştığında sizi mutsuz ve sinirlendirecek ortamlar oluşuveriyor bazen.
Böylesi anlarda kendinizi karşınızda ki kişinin yerine koyup, ona hak vermiş ve özür dilemiş olsanız da karşınızdaki kişi fikrini değiştirmez ve direnir. Sizin karakter ve davranışlarınıza uymayan hal ve tavır içine girer.



İşte benim en sinir olduğum durumlardan biri de budur. 
Yanlış anlaşılanın özür dilemesi ve geriye dönerek bu uğurda çabalaması ne kadar önemliyse, yanlış anlayanın da geriye bir kez dönüp bakması bir şans daha vermesi o kadar önemlidir.

Yanınızdaki arkadaşlarınız ve aileniz size ne kadar destek olsa da aslında herkesin kendi dünyasında yaşadığını fark etmeniz çok sürmez! Yanınızdakiler sadece seni anlıyorum demekle yetinir. Gerçekte kimsenin bir şeyden anladığı yoktur. "Siz ne kadar acı çekerseniz sizi sevenlerde o derece sizin durumunuzdan dolayı acı çeker" lafı herkes için geçerli değildir.

Yanlış anlaşıldım hissi, bu olaylardan sonra yerini nefrete bırakır. O kişiye olan sempati ve iyi niyet bitmeye yüz tutar eğer mutlu olmak istiyorsanız böyle insanları ya hayatınızdan çıkarın yada bunu yapamıyorsanız ilginizi azaltarak minimum seviyeye çekin. "Sorun Anla(şıl)mamak Değil Yanlış Anla(şıl)mak" bu işte..! Selamlarımla - #Yazarlife / 2015

Engelli Asansörüne Binen Engelsizler!

1 yorum
Sık sık görülen olaylardan biri olan bu durum artık alışılmış bir durum haline geldi.Metro istasyonlarında veya  AVM'lerde vb. yerlerde ki adı engelli asansörü diye anılan bu asansörleri maalesef engelsiz ve püsür insanlar ele geçirmiş halde.Üzüldüğüm nokta asansöre binmek için birbirlerini saygısızca iterek ve azarlayarak yer kapma çabaları görülmeye değer!

Fjords

Engelli, yaşlı, çocuklular,hamileler ve özürlü vatandaşlarımızın kullanılması için tüm metro giriş ve çıkışlarına yapılan bu asansörleri beyin özürlü sorumsuz insanlar maşaallah hiç boş bırakmıyorlar.

"Engelli asansörleri yaşlı ve engelli yolcularımızın kullanımı içindir…" 

Diğer tarafta zaten tüm çıkışlar yürüyen merdivenli. Burayı da efor sarf etmeden çıkabilmekteyiz daha ne olsun? Sorsanız herkesin acele işi var tamam da bu bir mazeret mi acaba? Bugün işin var yarın da işin var sürekli işin var, sonrası. Zaptedilen asansörler boş kalmıyor ve sürekli fazla çalışmaktan ve yükten bozulmakta, tamir servislerine kazanç kapısı olmakta.

Her asansörün başına güvenlik görevlisi mi koysunlar? Koysalar ne olacak adam hangi birine laf anlatacak gün boyunca? Toplumun eğitilmesi gerekir deseniz zaten bunu kullananların çoğu elit kesim zaten. Demek ki eğitimle her şey çözülmüyor bence karakter meselesi ve aile terbiyesi giriyor işin içine.

Dilendirilen çocuklar

7 yorum
Bu konu ben de çok eski bir konudur ve yazmak hiç istemedim ta ki bugüne kadar.Peki bugün ne oldu da yazma ihtiyacı duydum? Size sadece yaşadığım şehirden,İstanbul'dan bazı anektodlar anlatacağım.
Her gün işim gereği yollardayım.Sürekli karşılaştığım manzara aynı,dilendirilen çocuklar,kadınlar.Bunlar bu son zamanlarda o kadar çoğaldı ki bir de üzerine Suriye'li insanlar eklenince epey çok dilenci sınıfımız oldu.


Fjords

Bakın sizden isteğim konuyu farklı yönlere çekmemeniz.Biz toplum olarak yardım etmeyi ve yardımlaşmayı seven bir milletiz.Burada anlatmak isteğim konu zorla dilendirilen insanlar.İhtiyacı olup da dilenen masum insanlar değil.İki olay birbirinden çok farklı çünkü.
Buraya koyduğum resimler görsellerden alınmadır.Benim bugün kendi çektiğim resimleri burada paylaşmayacağım zira durum daha vahim.

Bir kız çocuğu var.Küçüktü Yenikapı iskelede yerde bir karton parçası üzerinde tek başına oturur ve önüne bir bez parçası açarak dilenirdi.(Di) li geçmiş zaman kullanıyorum çünkü o kız büyüdü zannedersem on dört yaşlarına geldi ve aynı yerde aynı şekilde dilencilik yapıyor.Derslerini bile orada çalıştığını bilirim.Yolculuklarım sırasında mecburen iskeleye gitmek için önünden geçmek zorunda kalırdım.Sizin de yolunuz buradan geçtiyse sizinde mutlaka gözleriniz takılır ve "Bu nasıl bir iştir" diyerek yanından geçersiniz.

Para vermek iyi midir? Yoksa biz bu insanlara iyilik yapayım derken kötülük mü yaparız? 

Bu iki soru hep zihnimi kurcalar benim.Artık ihtiyacı olanla,zorla dilendirilip topladığı paralar ellerinden alınan zavallı insanları ayırmak gerçekten güç!..

Arkadaşla dün taksim metro çıkışındayız.Artık son merdivenler.Sekiz on kızlı erkekli çocuk dileniyorlar.Birinden kurtulsan diğeri yolunuzu kesiyor.Biraz daha ileride İstiklal caddesine girdik burası daha beter her milletten dilencimiz olmuş.Bu yabancı dilenen ve sefillik derecesinde yaşayan insanlar Hatay'da kamplarda olması gerekirken binlerce kilometre uzakta İstanbul'un göbeğinde ne arıyorlar? Bu soru aslında benim bir sonra ki yazım olacak haliyle.

Bu gün Sarıyer'de iş arası mola verelim dedik ve bir kafeye oturduk.Birer çay içip yorgunluk atalım durumları yani.Önce masamıza bir yardım kuruluşundan iyi giyimli bayanın biri geldi.Anlatmaya başladı ve makbuz karşılığı yardım isteğinde bulundu.Kibarca onu gönderdik,diğer masaları ziyaret edip gitti.Ardından dört çocuk gelip para istediler onları da işletmeci dışarı çıkardı.

Bakın bunlar buz dağının görünen yüzü.Nedir o? Buz dağının bir kısmı su üstünde gözükür ve siz sadece onu görürsünüz.Suyun altında üç dört misli daha büyüklükte bir kütlesi vardır.İşte bu dilenen kadın ve çocukların topladığı paraları bazı adamların akşam üstüne doğru gelip ellerinden aldıklarını biliyor musunuz?

İşte bu konuda devletimizin  kanunları gereği sadece bu insanlara 5326 Kabahatler Kanunu'un 32.maddesi gereğince idari para cezası uygulanıyor.Çok üstüne gidilirse bu çocuklar valilik tarafından aileden alınmakla ihtarda bulunularak çözülmeye çalışılıyor.Bu şekilde neyin çözümü olabilir ki? Haklıyla haksızın karıştığı bir ortamda kimin ihtiyacı var? Verdiğiniz para, ihtiyacı olmayanın cebine mi girer belli değil? Selamlarımla!..  yazaroyunu

Dizi saçmalıkları

2 yorum
Tv ekranlarında o kadar çok dizi var ki halkımız televizyon karşısından kalkmadan neredeyse günü bitiriyor. İyi güzelde bu dizilerde halkımıza neler izlettiriliyor peki? Çoğu dizinin kurgusu ve senaryosu zenginlik üzerine kurulu.
Sabah portakal suyu kahvaltıda olması lazım ve mutlaka bir yudum alınarak hızla evden çıkılır.
Kapıda son model araba bekler bazılarında şoförler açar size kapıyı.
Şirkete gidilir ve herkesin bir odası vardır ama kimsenin bir iş yaptığı görülmez.


Fjords

Patronundan hizmetçisine kadar herkes bir entrikanın içindedir.
Nasıl bir yaşantıysa hep bir koşturmaca vardır ama kimse kendi işiyle ilgilenmez hep birbirlerinin kuyusunu kazma çabaları son sürat devam eder.

Baktın senaryo tıkandı bir kanser uydurulur fakat nedense o kişi kısa zamanda kurtulur. Varsa yoksa aşka devam edilir.Sanki başka işleri yokmuş gibi :-)

Askeri ücretin ve emeklinin maaşları asgari 1000tl daha bulmazken,dizilerde ki saltanat ne kadar sizi yansıtır? Buna dizi saçmalıkları demeyelim de ne diyelim? Zengin bir aile yaşantısı şirket patronu ve çevresindekilerin hayatlarının ele alındığı diziler sarmış vaziyette televizyonlarımızı.

İnsanlarımızı bunlarla oyalayıp hayal dünyasında gezindirmekten başka bir şey değildir bence.Diziler ve gerçekler çok farklı.Sabah işe giderken iki simit bir çay parasını zor denkleştiren,yolda harcayacağı akbilinde ne kadar tl si kaldığını düşünen insana niçin bu şekilde dizlerle ulaşmak ister yapımcılar acaba? Akıl tutulmasını onlar da mı yaşıyorlar?

Bazıları bir müddet sonra kapitalist dünyanın reyting canavarına yenik düşerek yayından kaldırılıyor. Cast'ı düzgün seçilen biraz fazla paralar harcanarak yapılan diziler yerini sağlamlıyarak sezonu bitiriyor fakat ikinci veya üçüncü sezonlarında onlarda kısır döngüye takılıp dizi saçmalıklarından nasibini alarak bitip gidiyor.

Sonuç olarak bence televizyonlarınızı biraz kapatıp dizi saçmalıklarından uzaklaşarak hayatınızı yaşamaya ve sevdiklerinize vakit ayırmayı deneyin.Başkalarının suni hayatlarını izlemektense kendi ailenizin bireylerinin yaşamlarını yakından takip etmek daha faydalıdır.Selamlarımla :-) yazaroyunu

Okan Bayülgen den Sesli kitap

Hiç yorum yok
...Sesli kitap

- Ne kadar okuyoruz acaba?

- Veya zor mu geliyor okumak bize?

- Peki nedir bizi okumaya teşvik edecek bir şey?

Blogları gezinmeye devam ediyorum en son arkadaşlarım neler yazmışlar bakalım.Şöyle hızlıdan başlıklara bir bakıyorum önce daha sonra sürekli takip ettiğim arkadaşlarımın bloglarını tarıyor gözlerim.


Fjords

Ne güzel değil mi gözlerimiz ne çok işimize yarıyor? Hiç düşünmeden biz farkına bile varmadan bu organımız görevini başarılı bir şekilde yapıyor.İşte empati bu dakikadan sonra başlıyor.Nedir o? Gözleri görmeyen engelli arkadaşlarımızın hayatlarının ne çok zor olduğu gerçeği tabi.

Onların her konuda zorlukları var.Ben bu yazımda sadece bir tekini ele alacağım.Gözleri görmeyen engelli arkadaşlarımız için ne kadar çalışmalar yapılıyor acaba? Yapılan düzenlemelerin de bazı yerde biz yaptık mantığınla yapılmış olduğu o kadar aşikar ki.

Yandaki bu tek bir resmi sadece size bir örnek olsun diye yazıma ekledim.

Benim anneminde bir gözü doğuştan görmemektedir.Biz onu dünya haliyle o durumda tanıdığımızdan, bize görme engelli gelmemektedir. Bazı sohbetlerimizde bize söylediği sözü hiç unutmam 'Ben dünyayı sizin gibi hiç görmedim ki' evet dünyayı bizim gibi değil hep yarım bir şekilde görmektedir, fakat yapmadığı el işi 'örgü işi' yoktur.Şu aralar artık iyice yaşlandığından bu işlerini biraz azalttı tabi.

Gelelim konumuza.Kitap merakı olan bu arkadaşlarımıza uygun kitaplar veya materyaller yapılmakta ama bu sesli kitap olayı benim çok hoşuma gitti.

İşte Okan Bayülgen uzun bir zamandan beri bu konuda çalışmalar yapmakta olduğunu ben bilmekteyim.Bunu sizinle de paylaşmak istedim.Şöyle bir düşünecek olursak aslında bu çalışma kitap okumayı sevmeyen ama keşke bende okuyabilsem, ya işlerim çok, mazeretleri bulanlar içinde mükemmel değil mi?

Ben bilmekteyim çoğu evlerde veya iş yerlerinde tv açıktır fakat o tv izlenmez.Hele yattığınızda seyretmezsiniz de o tv açıktır.Peki bir sesli kitap açsan daha faydalı olmaz mı? Bir düşün bir şey seyretmek için kendini zorlamayacaksın ama beynin konuşulanları anlayacak,hafızanızda bazı bölümleri yer edecektir.

İşte senin kitap okumamak için yaptığın tüm mazeretlerin bir bir kaybolduğunu göreceksiniz.Arkadaşlarınızın toplantılarda ben bu hafta şu kitabı okudum veya bu hafta bir iki kitap bitirdim sözlerinde sizinde söyleyecek bir sözünüz olsun istemez misiniz!.

Size bu yazımda Okan Bayülgen'in okuduğu bir kaç sesli kitap linki vereceğim dinleyin derim.Belki sizde de bağımlılık yapar.

Buradan dinleyebilirsiniz. Tıklayınız >>

yazaroyunu

#seslikitap #proje #kayıt #okuma #kitap 

Nefretle selamete varılır mı?

Hiç yorum yok
Kavga.
Dayak.
Küfür.

Yazmaya devam ediyorum.Bitti tamam diyorken yeni bir haber patlak veriyor.Topluma ne oluyor böyle? Derken! Toplumu temsil etme yetkisi verilen meclisten geliyor yeni haber 'Vekiller Tokmakla Birbirine girişti'

Daha dün giden canlar için hepsi teker teker çıkıp taziyede bulunurken topluma da sağduyulu olmaları hakkında niyetlerini bildiren açıklamalar yapıyorlardı.

Fjords

Peki siz millete örnek olmanız gerekirken nedir sizi bu kadar birbirinizin canına kast edecek kadar kızdıran? Ey ahali Nefretle selamete varılır mı? Size soruyorum.Bir söz vardır şiddet şiddeti doğurur diye.Devletin en tepesinden yayılan bu şiddet eğilimi demek toplumu da sardı.

Mecliste barış,demokrasi,uzlaşma mücadelesi yaparken.Kürt açılımı,Alevi açılımı vs.açılımlara girişmişken hiç biri sonuca bağlanmadan kavgayla son bulup rafa kalkıyor.Aferin size! Çok güzel örnek oluyorsunuz!

Nefretle selamete varılır mı? Nefretle selamete varılsaydı nefretin bir sonucu savaşlar hep galibiyetle biterdi.

#yazarlife

Savaş ve Çocuklar

Hiç yorum yok
Orta doğuda biz olup bitenleri ekranlardan seyrediyor,sosyal medyadan takip ediyoruz. Peki "Savaşın Çocukları" nın yaşadıklarının ne kadarını biliyoruz? Her şey bize gösterilenden ibaret mi? Orada ki savaşlar coğrafyanın bir kaderi durumuna gelmiş artık. Bitmek bilmeyen savaşlar, zulümler her türlü eziyet nedir bu insanların suçu?

Sivil vatandaşın tek suçu,o toprakların insanı olmak.Peki çocukları hiç düşündünüz mü nasıl bir hayatları var? Gelin bu gün bir empati yapalım.Kendimizi o çocukların yerine koyalım.Onlar sokaklarda diğer ülkede ki çocuklar gibi gezip oynayamıyor.Patlama seslerine aldırış etmeden hayatlarını sürdürüyorlar çünkü onlara bu olaylar artık doğal geliyor.Belki de hayatın her yerde aynı olduğunu düşünüyorlar.
Fjords

Bulundukları coğrafya da hep gözyaşı hep acı zulüm.Böyle bir hayatı hayal edebiliyor musunuz? İşte burada ki çocuklar, çocuklarını yaşayamadan yaşıtlarından daha çabuk olgunlaşıyor.Peki yapılan zulümler niye? Hep birileri kazansın diye.Olan masum insanlara ve çocuklara oluyor.Yaşıtlarının yanına koysanız onlar aynı şeyleri paylaşamaz,oynayamazlar.Çünkü onlar bizlerin sadece tahmin edeceğimiz değil daha kötülerini yaşamakta.Fakat kimsenin umurunda değil.

Yardım kurumları nerede yok? Elbette yok;Yüzyıllarca,asırlarca oynanan oyun hep aynı senaryo.O bölgeden çıkarın yok.Mantık çıkarım yoksa benim ne işim var orada mantığı. STK'lar bile ilgilenmiyor çoğunlukla buradaki çocuklarla.Sürekli korku içinde yaşayan çocukların,korku çocukların gözlerinde artık yer etmiş.Hepsinin bakışları aynı.Hep korku tedirginlik üzerilerine bir elbise gibi yapışmış çıkaramazsınız.

Kimse kimsenin acısını bilmez,paylaşamaz.Onu yaşamak lazım.Ne derler attan düşenin halinden attan düşen anlar.Sen sadece nasıl acımıştır der geçersin.Onu tatmadıkça anlayamazsın.Sürekli bir insan korkuyla yaşar mı? Maalesef yaşıyorlar.Baktığımız da yaşamaya devam edecekler gibi görünüyor.Ya ölen o küçük bedenler,kardeşlerin bunlara şahit olmaları,nasıl bir psikolojidir? Düşün koca bir toplumun travmasını

Her zaman ki gibi zengin ülkeler yine yok.Çünkü onların oralarda bir çıkarı söz konusu değil.Daha ne anlatmak gerek,herkes aslında her şeyi biliyor,sadece seyrediyoruz olan biteni.Biri çıkıp ta yeter diyecek bir ülkemi yok,yoksa zamanımız da öyle kudretli bir lider mi?

Gelip geçmiş liderlerin sözlerini paylaşıyoruz orada burada.Düşünün o zamanlar da teknoloji ve paranın sınırlı olduğu dönemler de zamanın liderleri neler yapmışlar,tabi burada dünyaya ve ülkesine yararı dokunan devlet adamlarından söz ediyorum.Her şeyden önemlisi halkları için kendi hayatlarından vazgeçmişler.Liderlik böyle bir şey değil midir?

O bölgenin çocukları,  savaşlar durdurulmadığı sürece aynı şeyleri yaşamaya devam edecekler.Bir toplum,bir nesil böyle yetişecek.Korku,göz yaşı ve acı sanki bu halkların kaderi.Onlar  çünkü savaşın çocukları....

Yazan: Yazaroyunu

Bizim çocukluğumuzda!...

Hiç yorum yok
Bizim çocukluğumuzda!... Okula yayan giderdik her mahalleden çocuklar yol boyunca yürür okula varmak için yarışırdık.Okulda sıraya giren siyah önlüklü çocukların arasına karışır hepimiz bir olurduk.

Bizim çocukluğumuzda. Okulda simit yarım da satılırdı,parası olamayanlar yarım simit alırdı.Ben hep parası olmayanlardandım.Bir simitle sade gazoz nasıl gider bilmezdim.Hala daha bilmem.Bizim çocukluğumuzda, okul çıkışı annelerimiz bizi almaya gelmezdi ama biz mutluyduk.Okul çıkışları coşkulu olurdu bizim.Koşa koşa eve giderdik,sadece üstümüzü değişip sokağa çıkmak için.

Fjords



Bizim çocukluğumuzda,sokaklarda farklıydı.İyi hatırladığım anılarımdan şöyle bir harmanlarsam size anlatayım.Sokaklar bizimdi.Herkes birbirini tanır,konuşmasa bile kim olduğunu bilirdi.Bizim çocukluğumuzda,misketlerimiz vardı uğruna kavgalar edip savaşlar verdiğimiz.
Hava soğuk bildiğiniz lapa lapa kar yağıyor.Biz üç kişi misket oynuyoruz bir toprak birikintisinde.Mücadele çetin ve rakipler acımasız karnım acıkmış öte bile geçmiş ama oynayıp rakipleri alt etmek lazım.Oyun ara verir ve evlere sesleniriz karnımız acıktı,gelen ses 'Çabuk eve gel baban gelecek şimdi' ama dinleyen kim? Bir dilim ekmek üstüne ayçiçek yağ dökülür,üstüne toz kırmızı biber işte bizim en çok sevdiğimiz ve bunun ekürisi salçalı ekmektir.

Bizim çocukluğumuzda,kar yağdığında evden tahta sandalyeleri aşırırız.Neden mi? Kızak yapmak için.Ters yatırdın mı çok güzel son model kızak olur da ondan.Bizim çocukluğumuzda şimdiki gibi lunaparka gitmezdik.Mahallemizdeki bisiklet kiralayanlarda harcardık paramızı.

Faytonlar gelirdi paralı ama bizim paramız hiç yetmedi o faytonlara binmeye.Faytonlara binen kızlı erkekli çocuklar bize hava yaparlardı geçerken.Bizim çocukluğumuzda, sokağımıza macuncu gelirdi.Nedir macuncu, şekerle karışık rengarenk sopaya sarılan tatlı.

Bizim çocukluğumuzda,saklambaç oynardık.Saklandık mı ara ki bulasın.Bizim çocukluğumuz bir başkaydı derimde belkide şimdiki çocukların çocuklukları daha güzeldir nereden bileceğiz? Bizim çocukluğumuzda her şey daha farklıydı.Belki de daha güzeldi.Hiç bilemeyeceğiz bizim çocukluğumuzda olanları...

yazan: murat marti

Nereye gidiyoruz?

Hiç yorum yok
Nereye gidiyoruz? Bugünkü konum Nereye gidiyoruz başlıklı bir yazım? Sebebi nedir derseniz? Takip ettiğim bir blogger arkadaşım güzel bir konuya değinmiş.Bende bir haftadır bu konuda yazmak istiyordum fakat fırsat bulamadım ve aklıma geldikçe de sinirlendiğim bir konu.

Bazı kanalların (isimleri önemli değil) kadın programların da, karılarını öldürmüş bir adamı reyting uğruna yayına çıkarmaları.Adam bir değil birden fazla karısına şiddet uygulamış bir kişi.Bu kişiyi ben erkek olduğum halde görmeye tahammül edemiyorum.Tüm Türkiye'de büyük küçük herkesin seyrettiği mecralarda bu kişiyi sergiliyorlar.

Fjords

Türkiye her konuda hızla değişirken insan biz 'Nereye Gidiyoruz' demeden edemiyor.Gerçekten 'Nereye Gidiyoruz'? Toplum olarak travmamı yaşıyoruz.Her olan olayı kabullenir olduk farkında mısınız? Her olayı kabullenmek sağlıklı beyinlerin yapacağı bir şey değildir.

Bu yukarıda ki bir örnek.'Nereye Gidiyoruz' millet çağ atlarken biz geri gitmeye mi başladık? Bu yaz farkında mısınız ne çok kişi boğularak öldü? Sabah işe giderken İstanbul gibi metropol şehirde insanlar ölüyor.Adam açık damperle üst geçitlerin altından geçmek isterken trafik terörü estiriyor,insanların ölümüne sebep oluyor.Yol verme tartışmalarında insanlar birbirini vuruyor.Pikniğe giden insanlar iki et yiyecek diye koca ormanı yakıyor.Bu yaz Ege ve Antalya taraflarında yanan ormanları hatırlayın.


Maaşını bir ay alamadı diye ev sahiplerini hunharca, acımasızca katleden hizmetçiler.O aile onları aralarına alıp yaşarken ne bileceklerdi bir gün bunları yaşayacaklarını? Okullar haftaya açılacak MEB'in yeni uygulamaları.Aslında bu başka bir yazımın konusu olacak ama buradan değinmeden edemeyeceğim.

TEOG diye bir sınav çıkarıp ilkokul mezunlarının gelişigüzel okullara kayıt yapmak.Başka bir travma değil midir? Haberleri seyrediyorum merkezi yerleştirme sistemi papazın çocuğunu bile İmam Hatip Lisesi'ne yerleştirmiş.Vay vay vay 'Nereye Gidiyoruz'.

Bu yaz bizim başımıza gelen olay ise çocuğum lise son sınıf sorumluluk sınavına girmesi gerek yine MEB baştan sınav kasım ayında diye okullara fax geçti.Daha sonra eylülün üçüncü haftasına alındı.Hala daha kesin gün belli değil.

Burada ki sorun bu durumda olan çocukların başka okulları kazanmış olsa dahi sorumluluk sınavına girip mezun olamadıkları için kayıt yaptıramadılar.Daha saysam neler çıkar ama burada keseceğim. Biliyorum biraz iç karartıcı bir yazı oldu ama maalesef gerçek bunlar.Sizde kendinize sorun biz 'Nereye Gidiyoruz'.Görüşmek üzere.

yazarlife